25 Mayıs 2008 Pazar

Nanoteknoloji'de Made in Turkey İmzası



Bilkent Üniversitesi doktora öğrencisi Bayram Bütün, nanoteknolojiyle LED ve lazer kullanımında maliyetleri düşürecek organik polimer teknolojisini geliştirdi.

Teknoloji dünyasının geleceği olarak tanımlanan nanoteknoloji sektörüne Türkiye'den devrimsel katkı geldi. Bilkent Üniversitesi doktora öğrencisi Bayram Bütün LED ve lazer kullanımında performansı belirleyen yarı iletkenlerin yerine nanoteknoloji desteğiyle organik polimerleri geliştirdi.

Devrim niteliğindeki bu buluş yardımıyla yeni nesil DVD, LCD, cep telefonu ekranı, dijital fotoğraf makinesi gibi görüntü cihazlarında ve sağlıkta kullanılan görüntüleme teknolojilerinde milyonlarca renk çok daha ucuza ve yüksek kaliteyle elde edilebilir hale geleceği ifade edildi.

Bütün'ün geliştirdiği organik polimer teknolojisi nanoteknoloji dünyasının önde gelen dergilerinden Nanotechnology'nin nisan sayısında da yer aldı. Yetkililer buluşun rahatlıkla 'Made in Turkey' imzasıyla tanıtımının yapılabileceğine dikkat çekti.

YÜKSEK KALİTELİ

Üniversitenin Elektrik ve Elektronik Mühendisliği Bölümü doktora öğrencisi Bayram Bütün, Avrupa Birliği 6. Çerçeve Programları kapsamında olan ve TÜBİTAK tarafından da desteklenen nanoteknoloji çalışmaları hakkında yaptığı açıklamada çalışmalarının özellikle kolay erişilebilir ve işe yarar nanoteknoloji geliştirmek üzerine odaklandığını belirtti.

Bayram Bütün, yeni geliştirdikleri nanoboyutlarda ışık kaynakları üzerine yaptıkları çalışmaları ile ilgili şu bilgileri verdi: "Geleneksel olarak lazerlerin ve LED'lerin çalışma dalga boyları bu ışık kaynaklarının yapıldığı malzeme olan yarı-iletkenlerin özellikleri ile sınırlıdır. Bu nedenle her farklı renkte çalışacak olan lazer için farklı bir yarı iletken kullanmak gerekir.

Bu da farklı renklerde çalışması gereken lazerlerin maliyetlerinin çok yükselmesine neden olur. Farklı renk elde etmenin en ucuz yolu ışık yayan sentetik organik polimerler kullanmaktır. Ama bu malzemelerden elektrik akımı çok zor geçtiği için yüksek kalitede ışık kaynağı yapmak mümkün değildir.''

Klavye ve Farelere Veda mi Ediyoruz



Bill Gates'in CEO Zirvesinde tanıtımını yaptığı teknoloji ile yakın bir gelecekte klavye ve farelere veda edebiliriz.

TouchWall ismindeki 1,2'ye 1,8 metrelik boyutlara sahip prototip adından da anlaşıldığı üzere dokunmatik bir yapıya sahip.

Bu teknoloji ile yönetmenliğini Steven Spielberg'ün yaptığı Azınlık Raporu (Minority Report) filminde Tom Cruise'ün kullandığı 3 boyutlu ekranlar hayal ürünü olmaktan çıkıp, odalarımıza kadar gelebilir.

TouchWall teknolojisi hakkında en ufak bir sır bile vermeyen Microsoft, ürünün piyasaya çıkış tarihi ile ilgili soruları da cevapsız bırakıyor.

Bizlere de bu heyecan verici teknolojiyi sabırsızca beklemek başka bir çare kalmıyor.

Deniz Suyundan Saf Su Elde Ettiler



Bursa'da 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı kapsamında düzenlenen 1. Bilim Şenliği başladı.

Zafer Plaza Alışveriş Merkezi'nde, Final Okkuları tarafından açılan sergide, deniz suyundan kullanma suyu elde edilmesi, okuldaki atık yağlardan biodizel üretimi, depolu fırça, kıskaçlı poşet çay kaşığı, hücre modelleri, deve kuşu yumurtasından üretilmiş dekoratif çalışmalar, girdap oluşturma deneyi, hayatımızı kolaylaştıran pratik araçlar, elektrik faturalarının internet yoluyla TEDAŞ'a yazdırılması, depolardaki sıvı miktarını belirten alet, pratik bardak şişe, mercekli tornavida, yağmur haber vericisi, aynalar, depodaki sıvı miktarını bildiren alet, göze kolay ilaç damlatma aparatı'nın yer aldığı ilginç projeler bulunuyor.

"DENİZ SUYUNDAN SAF SU ELDE EDİLİYOR"

Serginin en ilgi çeken projesi ise 10. sınıf öğrencileri tarafından yapılan deniz suyundan saf su elde etme sistemi. Deniz suyunun bir kaba konulmasıyla harekete geçen proje, suyu elektro mıktanıslar sayesinde (+) ve (-) yüklere saptırarak iyonlara ayırıyor. Ortada ise yükü az olan su kalıyor. Yükü az olan suya atılan Gümüş nitrat sayesinde tuzlar ayrılarak saf su ortaya çıkıyor. Projenin sahibi ise 10. sınıf öğrencileri Güneş Aras ile Kadir Can Kamiloğlu. Sistem üzerinde uzun süre uğraştıklarını belirten Güneş Aras, "Öğretmenlerimizin desteği ile projeyi gerçekleştirdik. Bu proje sayesinde denizden içme suyu elde edilebilir" dedi.

Googledan Ücretsiz Web Sayfası



Daha önce, sadece özel hesaplar için etkin olan Google Sites hizmeti, artık bütün kayıtlı Google kullanıcılarına açık. Kendinize özel iletişim sayfası yapın!

Google'ın Sites hizmetiyle birlikte, kendinize özel bir iletişim sayfası oluşturmanız mümkün. Hatta dostlarınızla veya iş arkadaşlarınızla bu sayfayı paylaşarak birlikte belgeleri ve diğer dosyaları paylaşabilir, toplu çalışma yapabilirsiniz.

İsterseniz burada oluşturduğunuz sitenize erişimi kısıtlayarak gizli işler çevirebilir, üzerinde çalıştığınız şeyleri başkalarından gizleyebilirsiniz.

Denemek için Google Sites sayfasını ziyaret edebilir, Google hesabınızla giriş yaparak sitenizi oluşturmaya başlayabilirsiniz.

En iyi ses artık cepte



Creative, en yeni ses teknolojilerini barındıran ses kartını USB üzerinden bilgisayarlara bağlamaya hazırlanıyor. Bu harika cihaz, tüm dünyada ilk önce Türkiye'de test edildi.

Creative, X-Fi ses kartı serisiyle oyuncuların ve müzik tutkunlarının dünyasında yeni bir çığır açmıştı. Şimdi ise X-Fi serisi ses kartlarının değişme ve her yere yayılma zamanı. Hatta cebimize bile!

Creative'in X-Fi ses kartlarından en küçüğü olan ve yazın ortasında piyasaya çıkacağı bilgisini aldığımız X-Fi Go! USB ses kartıyla erkenden tanışma fırsatımız oldu.

X-Fi Go! ürünü, USB üzerinden bağlanan bir X-Fi işlemcili ses kartı. Aynı zamanda 1 GB'lık bir USB bellek olarak kullanılan ses kartı, üzerinde bir mikrofon girişi bir de kulaklık çıkışı barındırıyor. Bu giriş ve çıkış, 3,5 mm stereo bağlantılardan oluşuyor.

Ürünü kullanmak için tek yapmanız gereken USB yuvasına takmanız. Windows, ürünü hemen bir ses kartı olarak tanıyor.

Ürün aynı zamanda 1 GB bellek olarak çalışıyor. Bilgisayara taktığınız gibi iki özellik aynı anda etkinleşiyor.

Sound Blaster X-Fi Go! ürünü, her harici ses kartı gibi, kasa içindeki parazitlerden etkilenmeyen bir ses çıkışı sunuyor.

Sound Blaster X-Fi Go! ürünü tek başına yazılımsız çalışabiliyor. Fakat, X-Fi ses işlemcisinin Crystalizer gibi özelliklerinin çalışabilmesi için yazılıma ihtiyaç var. Çünkü, Creative'in X-Mod ve Aurvana X-Fi gibi ürünlerinde bulunan denetim tuşları X-Fi Go! üzerinde bulunmuyor.

Ürün temmuz veya Ağustos gibi piyasada olacak. Fiyatını ise kestirmek güç.

Fakat ülkemize geldiğinde, KDV Dahil 100-150 YTL civarında olmasını bekleyebiliriz.

10 Mayıs 2008 Cumartesi

Ilk Insanlar Konustu



Bilim adamları, 30 bin yıl önce soyu tükenen ilk insanlar olarak bilinen "Neanderthal"lerin sesini, fosiller ve bilgisayar kullanarak ilk kez canlandırmayı başardı.

NewScientist.com internet sitesinde verilen habere göre, Florida
Atlantik Üniversitesinden antropolog Robert McCarthy, bu insanların nasıl ses çıkardığını bulmak için ses yollarını yeniden yapılandırdı. Bu çalışmanın sonunda, ilk insanların konuştuğu, ancak bizden farklı ses çıkarttıkları saptandı.

Bilim adamları, özellikle bu insanların, modern insanların birbirlerini daha rahat anlamalarına imkan tanıyan sesli harfleri kullanmadığını keşfetti.

Buna örnek olarak da ilk insanların, dinleyicinin bir kelimedeki ses vurgusunu ayırt etmesine yardımcı olacak "e" gibi sesli harflerden yoksun oldukları gösterildi.

Fransa’dan bulduğu fosillerle bu çalışmasını yapan McCarthy’nin, şimdi "tam bir ilk insan cümlesi" canlandırmayı hedeflediği belirtildi.

Robotlar Hayvanlarin Yerini Aliyor!



Amerikalı bilim adamları, zehirli kimyasalları canlı hayvanları kullanmadan, laboratuarlarda yetiştirilen hücrelerde test etmek için ilk adımları attılar.

İki hükümet ajansının, testleri yapabilmek için yüksek randımanlı otomatikleştirilmiş robotları kullanmanın faydalarını araştırdıkları öğrenildi. Uzun süreli hedeflerinin, böcek ilacından, evde kullanılan kimyasallara kadar her şeyi kontrol etmek için kullanılan hayvanların miktarını ve yapılan iş için harcanan vakit ve maliyeti düşürmek olduğu belirtildi.

Çalışmalar olumlu sonuçlanırsa, robotlar toksin etkileri olan kimyasalları test etmek için günde yüzlerce bin test yapılmasına imkan sunacak. Ayrıntılar Science adlı dergide yayınlandı ve Boston’da Amerikan Bilim İlerlemeleri Dernegi (AAAS)’nin toplantısında tartışıldı.

Daha hızlı ve daha ucuz

Ulusal Sağlık Enstitüsü (NIH)’ndeki Ulusal İnsani Genom Araştırma Enstitüsü (NHGRI) yöneticisi Dr. Francis Collins, yeni tarama işinin doğa kimyasalları için daha ucuz ve daha hızlı bir metod olacağını belirtirken "Tarihe göre bu zehirlilik her zaman laboratuar hayvanlarına kimyasal enjekte ederek, hayvanların hastalanıp hastalanmayacağına bakarak ve mikroskop ile dokularına bakarak tespit edilirdi. Bu yaklaşım bize değerli bilgiler vermişse de, bu kesinlikle pahalı, ve zaman isteyen bir çalışma olmuştu, ayrıca çok sayıda hayvan kullanılmasının yanında hangi kimyasalların insanlara zararlı olacağını kesin olarak ortaya çıkaramıyordu." diye de ekledi.

Uzun vadeli yaklaşım

Kimyasal örnekleri laboratuarlarda insan ve hayvan hücreleri olan yüzeylere damlatılacaklar. Bu daha sonra birçok biyokimyasal ve genetik testinde zehirlilik göstergesi olarak kullanılacak. Asıl amaçlarının, hayvanlara dayalı olmayan ve onay alınabilecek nitelikte titiz olan test metodu geliştirebilmek olduğu ifade edildi.

Şu anda 2000’den fazla sayıda bileşik zehirli etkileri olup olmadığını anlamak için insan ve kemirgen hücreleri üzerinde çalışılıyor. Ancak, bilim adamları tümüyle başarılı olsalar bile hayvanlara dayalı olmayan testlerin rutin kullanıma geçmesinin yıllar alacağını belirtiyorlar.

Sifir Cöp Projesi



12 ilde 33 AFM noktasına konulacak geri kazanım kumbaraları ile bir yıl içerisinde 9 milyon kişiye ulaşılarak 6 milyon ambalaj atığının geri kazanılması amaçlanıyor.

Çevre Koruma ve Ambalaj Atıklarını Değerlendirme Vakfı (ÇEVKO) ile AFM Sinemalarının iş birliğiyle başlatılan "Sıfır Çöp Projesi" kapsamında, 12 ilde 33 AFM noktasına konulacak geri kazanım kumbaraları ile bir yıl içerisinde 9 milyon kişiye ulaşılarak 6 milyon ambalaj atığının geri kazanılması amaçlanıyor.

İstinyepark AFM Sinemalarında düzenlenen projenin tanıtım toplantısında konuşan AFM Sinemaları Yönetim Kurulu Başkan Vekili Adnan Akdemir, proje ile amaçlarının, ambalaj atıklarının geri kazanımı ile Türkiye’nin geleceğine katkı sağlamak olduğunu söyledi.

Akdemir, ambalaj atıklarının geri dönüşümü ile başta doğal kaynak tasarrufu olmak üzere çevrenin korunduğunu, katı atık depolama alanlarının daha sağlıklı, verimli ve uzun süre kullanıldığını, enerji tasarrufu sağlandığını, küresel ısınmanın yavaşladığını ve ülke ekonomisine değer yaratıldığını anlatarak, "Bir yıl boyunca sinemalarımızda kullanılan metal içecek kutularının geri dönüştürülmesi ile 4 bin 25 hanenin bir yıllık enerji tüketimini karşılamış, cam içecek kaplarının geri dönüştürülmesi ile 2 bin 300 litre petrol tasarrufu sağlanmış ve geri dönüştürülen kağıt ve karton atıkları ile 500 ağacın kesilmesi önlenmiş olacak" şeklinde konuştu.

Geri dönüştürülecek plastik ambalajla da elyaf içeren tekstil ürünleri, atık su boruları ve marley gibi malzemelerin üretileceğini dile getiren Akdemir, projelerinin diğer şirketlere örnek olmasını diledi.

ÇEVKO İktisadi İşletmesi Genel Müdürü Mete İmer de vakıflarının amacının Türkiye’de sürdürülebilir bir geri dönüşüm sisteminin yaşama geçirilmesi olduğunu söyledi.

İmer, böyle bir sistemin ancak sanayi, yerel yönetimler ve tüketicilerin iş birliğiyle mümkün olabileceğine işaret ederek, son yıllarda yapılan yasal düzenlemelerle geri dönüşümün ekonomik işletmeler, yerel yönetimler ve tüketiciler açısından bir yasal yükümlülük haline geldiğini anlattı.

Vakfın, 2005 yılında Çevre ve Orman Bakanlığınca, ambalaj atıklarının geri dönüşümü konusunda yetkilendirilmiş kuruluş ilan edildiğini anımsatan İmer, son 3 yılda 600’e yakın sanayi kuruluşunun, yükümlülüklerini kendilerine devrettiğini bildirdi.

İmer, bu süre içerisinde Türkiye’nin çeşitli bölgelerinden 54 yerel yönetim ve bakanlıktan lisanslı 50’nin üzerindeki atık toplama ve değerlendirme işletmesiyle iş birliği içeresinde 750 bin ton ambalaj atığının geri dönüştürüldüğünü anlattı.

Proje ile tüketicilerde geri dönüşüm bilincini yaratmayı ve onları bu yönde harekete geçirmeyi hedeflediklerini belirten İmer, bu kapsamında AFM Sinemalarında gösterilecek reklam filmi, çeşitli broşür ve afişler hazırladıklarını bildirdi.

İmer, yakın gelecekte projeyi, zincir marketleri de kapsayacak şekilde genişletmeyi planladıklarını kaydetti.

Fotografin Sesli Hali!



Kodak’ın M1033 modeli çekilen fotoğraflara ses etiketi ekleme özelliği ile sonrasında istenilen fotoğrafın kolayca bulunmasını sağlıyor.

Kodak Easyshare M1033, dijital fotoğraf makinesine yeni bir soluk getiriyor. Fotoğraf çekme teknolojisindeki son noktayı, göz alan bir stille bir araya getiren Kodak’ın M1033 modeli çekilen fotoğraflara ses etiketi ekleme özelliği ile sonrasında istenilen fotoğrafın kolayca bulunmasını sağlıyor.

Akıllı çekim özelliğine sahip M1033 yaratıcı akıllı çekim özelliği sahneyi otomatik olarak belirliyor ve çekilen ortam ne olursa olsun harika bir fotoğraf için gerekli düzenlemeleri yapıyor. Olağanüstü HD fotoğrafları ve videoları çekilebiliyor ve çekilen video ve fotoğraflar, isteğe bağlı KODAK EASYSHARE HDTV dock cihazınızda görüntülenebiliyor. Fotoğraf makinesinde şarj etme özelliğinin güvenliği ve şarj edilebilir Li-Ion pilin gücü sayesinde ise tek bir fotoğraf dahi kaçırılmıyor. Arkadaşlarınızın ve ailenizin enfes fotoğrafları için yüz algılama teknolojisi yüzleri belirliyor ve gerekli fotoğraf makinesi ayarlarını yapıyor.

Multimedya Slayt Gösterisi Özelliği

Kodak M1033, yüksek ISO ile (6400’e kadar) düşük ışık koşullarında ve hızlı hareketlerin olduğu durumlarda tüm ayrıntıları yakalar. Dijital görüntü sabitleme ile fotoğraf makinesinin titremesinden veya hedefin hareket etmesinden kaynaklanan bulanıklıkları azaltıyor.

Multimedya slayt gösterisi özelliği ve fotoğraf makinesi üzerindeki müzik ve pek çok geçiş efektiyle fotoğraflara hayat katıyor.

KODAK PERFECT TOUCH teknolojisi

Fotoğraf makinesi üzerindeki panorama ekleme modu ile de üç poza kadar çekilen fotoğrafları birleştirip büyük tek bir fotoğraf yapılmasına olanak tanıyor. Doğru pozu yakalamak için pek çok sahne ve renk modu seçeneği arasından manuel olarak seçim yapılabiliyor. KODAK PERFECT TOUCH teknolojisini kullanarak, fotoğraf makinesi üzerinde daha büyük, daha parlak, daha canlı fotoğraflar oluşturuluyor. Başlangıç teması için kişiye özel bir ses ayarı yapılabiliyor. Fotoğraf makinesi üzerindeki kırpma, otomatik fotoğraf döndürme, dahili hafıza plus ve silmeyi geri alma özelliklerini kullanarak mükemmel pozlar yaratılıyor.

Teknik Özellikler

76 x 102cm’e kadar (30”x40”) baskılar için 10 MP
3X optik zoom
3” (geniş açılı görüntüleme) LCD
• Akıllı çekim modu
• HD fotoğraflar ve videolar ve isteğe bağlı KODAK EASYSHARE HDTV dock
• Li-Ion şarj edilebilir pil dahildir
• Yüz algılama teknolojisi
• Yüksek ISO (6400’e kadar)
• Dijital görüntü sabitleme
• Multimedya slayt gösterisi
• İleri video özellikleri
• Ses etiketleme
• Panorama ekleme modu
• Çoklu sahne ve renk modu
• KODAK PERFECT TOUCH teknolojisi
• Seçilebilir başlangıç ses temaları
• Kırpma, otomatik fotoğraf döndürme, dahili hafıza plus ve silmeyi geri alma
• İleri video özelliklerine ses yakalama, düzenleme ve videodan baskı almak dahil (4, 9, 16 ve üstü).

Sesten Hizli Kagit Ucak



JAPON bilim adamları, yerden 400 km yükseklikte, uzayda serbest bırakıldıktan sonra atmosferdeki sürtünmenin etkisiyle yanmayacak nitelikte yüksek teknoloji ürünü kâğıt uçak geliştirdi. Uçaklar sesten 7 misli fazla hıza ve 250 santigrat ısıya dayandı. Kasımda Japon astronotlarca dünyaya atılacak kâğıt uçaklardan 100 tanesinin dünyaya erişmesi bekleniyor.

9 Mayıs 2008 Cuma

Fransız mucit Negre'nin havayla çalışan otomobili seri üretimde



Fransız Motor Development International (MDI) şirketi başkanı Guy Negre'nin icadı olan ve tamamen basınçlı havayla çalışan otomobiller bu yıl Hindistan'da üretime geçiyor. Tata Motors tarafından piyasaya sürülecek olan 330 kilo ağırlığındaki otomobil, saatte maksimum 150 km. hıza erişiyor. Reuters Haber Ajansı'na konuşan Negre, "Benim arabam sıfır kirlilikle çalışıyor. 100 kilometrede sadece 1 Euro'luk yakıt harcıyor. Yani hem ucuz, hem hafif, hem de çevreci" dedi. Otomobillerin 3 bin 500 ila 4 bin Euro'ya mal olacağı belirtildi.

Kızıltepe'nin mucit seyyahı



Kızıltepeli Abdülkerim Korhan hem icatları hem de gezginliğiyle ilçenin en sıra dışı kişisi. Mardin'e ilk televizyon yayınını getiren de o, bölgeye ilk zeytini eken de Tayland'dan Singapur'a sırtında çanta gezen de... Aynı zamanda otogaz sistemleri ustası olan Korhan, pek çok kültürel ve sanatsal aktiviteyi de yerinde takip ediyor..

Eskilerin Akrebi, yenilerin Ataköy dediği bir sınır köyünde bütün oralılar gibi bir kaçakçının oğlu olarak 1 Ocak'ta doğdu Abdülkerim Korhan. Doğduğu sene 1950. Asfalt yollarla ilk kez 10 yaşında karşılaşan Korhan, Raman aşiretine mensup bir ailenin 10 erkek çocuğundan biri olarak doğduğunda, Kızıltepe'de birçok ilki başaracağını kimse düşünemezdi herhalde. Kaçak yolların, kaçak umutların, kaçak sevdaların başkahramanı olan babası bazen yağ götürür, tuz getirirdi karşı taraftan, bazen de gazyağı. Bazen de bir sürü keçiyi dağların eteklerinden gizlice sınırdan geçirir, kalabalık ailesinin geçimini böyle sağlardı: "O zaman dört bir yanımız mayınla çevrilmemişti," diyor Korhan. Karakol komutanının, kaçakçılık yapmaya devam ederse, Divan-ı Harp'e göndermekle tehdit ettiği babasının Hac'dan getirdiği saati kurcalayarak başlayan teknoloji merakı, onu sürekli yeni bir şeyler icat etmeye, hayatı kolaylaştıracak ne varsa onu düşünüp üretmeye yönlendirmiş. Babasının öyle böyle kaçakçı olmadığını, çocukluğunun varlık içinde geçtiğini söylerken biraz müstehzi, biraz da halinden memnun. Diğer kardeşlerinin de kendisi gibi 'zevk adamı' olduğunu anlatıyor. Korhan ailesinde teknolojiye yatkınlık belli ki genetik. Amerika'da yaşayan ve Türkiye'de sadece ilkokulu bitiren kardeşi, Bill Gates'ten bilgisayar mühendisi sertifikası almış, diğer kardeşi güzel sanatların neredeyse her dalıyla ilgili. Korhan'ın iki kızı ebru sanatçısı, oğlu ise yetenekli bir ressam.

TV AŞKINA DAĞA ÇIKTI
Abdülkerim Korhan'ın Kızıltepe'nin sınır boylarında başlayan yaşamı, Adana'da okuduğu motor teknik lisesinde şekillendi. Ezelden beri yetenekli olduğu teknik işlerin erbabı ve iyi bir elektrik ustası oldu. Şimdi bölgenin ilk ve Kızıltepe'nin tek otogaz sistemleri ustası olan Korhan, okuldan mezun olduktan sonra her işte şansını denemiş ve hepsinde de başarılı olmuş. İlk macerası bir sinema salonu açmak olmuş: "1973 ile 1975 arasında Kızıltepe'de bir salon açtım ve bütün vizyon filmlerini buraya getirdim." Televizyonun Türkiye'ye ilk geldiği yıllarda Abdülkerim Korhan da ilçedeki yedi-sekiz televizyon sahibinden biri. Ama şansa bakın ki, Güneydoğu'da sadece Diyarbakır'da televizyon yayınları izlenebiliyor. Annesinin bütün itirazlarına rağmen, evdeki tencere kapaklarını deneyerek bulduğu yansıtıcının daha büyüğünü üretirken çok da zorlanmıyor. Ve o zaman 25 yaşında olan Korhan, televizyon yayını uğruna dağlara çıkıyor. O günleri şöyle anlatıyor: "1974'te Kıbrıs çıkarması olmuştu, herkes ne olduğunu çok merak ediyordu. Evdeki denemelerden sonra arkamızdaki Aslantepe dağına yansıtıcılar koydum ve Diyarbakır'daki yayını aktarıcılarla buraya verdim. Yansıtıcıyı bulduk ama televizyonun nasıl çalıştığını bilmiyoruz. Orasıyla burasıya oynadık, sinyal geldi, sonra baktım haberler başladı." Bütün Kızıltepe Korhan sayesinde televizyon izlemeye böyle başlıyor ama onun görevi bununla da bitmiyor; boşalan aküyü haftada bir dağa çıkarak değiştiriyor, rüzgârla yönü değişen anteni her hafta üşenmeden sabitliyor.

YOKLUKTA AKÜ ÜRETTİ
Korhan'ın mucitlik hikâyesi burada bitmiyor. Sene 1972. Ülkeyi Ecevit Hükümeti yönetiyor, benzin sıkıntısı had safhada, ülkede akü bulunamıyor. "İş başa düştü," diye düşünüyor Abdülkerim Korhan ve başlıyor akü üretmeye. Eski akülerin kurşunlarını eritip kendi yaptığı kalıba dökerek ve çamaşır makinesi merdanesinden geçirerek preslediği aküler bölgede yok satıyor. Üstelik çevredeki işsizlere de bu şekilde iş sağlamayı ihmal etmiyor. Diğer bir icadı ise, nev-i şahsına münhasır bir sulama sistemi. Arazisini sulamak için çok para gerekince, benzinli bir motoru kolayca imal ediyor ve mutfak tüpünü motora monte ediyor: "Bir hortumla tüpü motorun karbüratörüne taktım, bir de regülatör ilave ettim. Böylece dağın yamacındaki suyu tarlama ulaştırdım." Ancak köy halkının bu yöntemden gözü korkmuş olacak ki, Korhan'ı fikrinden caydıramayınca, köyün yolunu değiştirmişler. Dedik ya 'zevk adamı' diye. Çalışmaya da bir nevi hobi olarak baktığı için, macera olsun diye Suudi Arabistan'ın yolunu tutuyor bir keresinde. Orada açtığı elektrik atölyesinde yine eskilerden bildik bir yöntemle, çöpe atılan dinamoları ıslah etmeye ve büyük miktarda para kazanmaya başlıyor: "Ama oradan çok çabuk sıkıldım. Çünkü Arap halkına laf anlatmak, bizim insanlarımıza laf anlatmaktan da zor." Ardından İzmir ve Mersin yılları geliyor. Bir süre sonra sektör değiştirerek narenciye-sebze ihracatına ve nakliye sektörüne giriyor. Moskova ve Leningrad'a sık sık gidiş gelişlerinde bir yandan seyahatin zevkini tatmaya başlarken, bir yandan da Türkiye'de yetiştirilen ürünlerin kalitesinin düşüklüğü nedeniyle bu işi yapmaktan da vazgeçiyor. Ve sonra ver elini ayakkabı ihracatı. Yüz binlerce dolar kazandığı bu sektörde ortağı kazandıkları bütün parayı kumarda kaybedince, hiçbir umutsuzluğa kapılmadan bir yenilik daha katıyor hayatına. Sene 1995 ve Abdülkerim Korhan Türkiye'de henüz sadece İzmir, Bursa ve İstanbul'da tek tük görülmeye başlanan LPG istasyonunu Kızıltepe'de korkmadan açıyor. Şimdi bölgenin ilk ve Kızıltepe'nin hâlâ tek olan LPG tesisine sahip.

At kestanesinden tutkal üretti



Okul bahçesindeki at kestaneleri Ediz Tan’a TÜBİTAK birinciliği getirdi. Öğrencilerin birbirlerine atarak oyun oynadıkları at kestanelerini toplayan 13 yaşındaki mucit bunlardan tutkal üreterek başarıya imza attı.

KILIÇ Ali Paşa İlköğretim Okulu 6. sınıf öğrencisi Ediz Tan, at kestanesinden tutkal üreterek Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu’nun (TÜBİTAK) bilgi yarışmasında birinci oldu.

Okulunun bahçesinde çok sayıda at kestanesi ağacının bulunduğunu söyleyen Ediz, ilk olarak at kestanesinin içindeki maddeleri inceledi. İçinde yoğun bir şekilde nişasta bulunduğunu öğrenen Ediz, nişastanın tutkal üretiminde kullanılmasından yola çıkarak at kestanelerini toplamaya başladı. Ediz Tan kendisine 3 bin 126 proje arasından birinciliği kazandıran çalışmasını şöyle anlattı:

NİŞASTADAN YOLA ÇIKTI

“At kestanesinin içinde protein, yağ ve nişasta bulunuyor. Nişastadan tutkal elde edilebildiğini biliyordum. Meyveleri topladıktan sonra kuruttum. Kuru meyveleri soyup çekirdeklerini ezdim ve un haline getirdim. Bunu da suyla karıştırarak katı sıvı karışımı bir madde elde ettim. Bu maddeyi birtakım kimyasal işlemler sonucunda tutkala dönüştürdüm. Şimdi bununla ilgili yeni çalışmalarım var. Tutkal şu an kağıt, karton gibi maddeleri yapıştırabiliyor ama ben daha sağlam tutkal yapmak için çalışacağım.”

Benzinsiz Calısan Araba



Baba oğul Fransız mucitler; Guy ve Cyril Negre, dünyanın en "ekonomik" otomobilini üretti. 100 km'de iki dolar yakan otomobillerin üretimine 2007'de başlanacak.

Motorda sıkıştırılan hava basıncıyla giden otomobiller, 100 km'de iki dolar yakıyor. Havalı aracın seri üretimine 2007'de başlanacak.

Baba oğul Fransız mucitler; Guy ve Cyril Negre, dünyanın en "ekonomik" otomobilini üretti. Fransa'da yıllardır "hava" yla çalışan otomobiller üzerine araştırmalar yapan Negre ailesi, seneye seri üretime geçeceklerini açıkladı. Araç, şu şekilde işliyor:

SAATTE 100 KM GİDİYOR

Elektronik bir pompa, havayı yüksek basınçla depoda sıkıştırıyor. Sıkışan havanın basıncı ile harekete geçen pistonlar, önce krank milini sonra tekerleri döndürüyor. Bu sayede aracın saatte 110 km'ye kadar çıkması ve otomobilin dolu depoyla en yüksek hızda 80 km. gitmesi sağlanıyor. Piston motoru, pompanın sokete bağlanmasıyla dört saatte şarj oluyor. Şarj masrafı ise, iki buçuk dolar tutuyor. Henüz fiyatı açıklanmayan otomobil 100 kilometrede sadece bir dolar yakıyor!

Mucit anneden uykumatik



Denizli'de Mürşide Arpacık adlı ev hanımı, çocuklarının gece sürekli üşütmesinden yola çıkarak ürettiği ve "Uykumatik" adını verdiği ürünle dünya pazarına açıldı.

Denizli'de Mürşide Arpacık adlı ev hanımı, çocuklarının gece sürekli üşütmesinden ve hastalanmasından yola çıkarak ürettiği ve "Uykumatik" adını verdiği ürünle dünya pazarına açıldı.

2 çocuğunun geceleri üzerlerindeki yorganın düşmesi sebebiyle üşüterek hastalanmasını engellemek için kolları sıvayan ev hanımı Mürşide Arpacık, yatağa dikilen ve fermuarlı olan "Uykumatik"i icat etti. Kısa sürede işlerini büyüten ve tekstil işiyle uğraşan eşi Hasan Arpacık'la omuz omuza vererek çalışmaya başlayan Mürşide Arpacık, kullanımı artan üründe eksik gördüğü yerleri ve talepleri de değerlendirerek, hem yorganı hem de yastığı çarşafa dikili olan ürününü geliştirdi. Çocukların rahatlıkla içine girerek uyuduğu, istediği gibi hareket edebildiği, rahat kullanımı ve kaliteli ham maddeyle üretilen Uykumatik" kısa sürede büyük ilgi gördü.

Denizli Servergazi Devlet Hastanesi'nde de kullanılmaya başlanan ve hastane yetkililerinin annelere önerdiği "Uykumatik"in satışı iç piyasada artarken, Mürşide Arpacık, açtığı işyerinde işçi çalıştırmaya başladı. Gelen talepleri karşılamaya çalışan Arpacık'ın icat ettiği ürün, dünyanın en büyük tekstil fuarlarından olan Almanya'nın Frankfurt şehrindeki Heimteks Fuarı'nda da görücüye çıktı. Heimteks Fuarı sonrası siparişlerin artması üzerine işleri yoğunlaşan Mürşide Arpacık, ürüne özellikle annelerin büyük ilgi gösterdiğini söyledi.

Çocuklarının sürekli hasta olduğunu belirten Arpacık, "Çocukların hasta olmaması ve yataktan düşmemesi için ürettiğim bu ürünle, çocuklar başta üşüme olmak üzere birçok hastalığa yakalanmaktan kurtuluyor. Bu ürünü kullanan çocuklar, yataktan düşmüyor. Kullanan müşterilerimiz o kadar memnun ki, bunu icat ettiğim için annelerden teşekkür alıyorum. Tulumdan kurtulduklarını söylüyorlar. Bu ürünün patentini de aldım" dedi.

Kendisinin bu konuda çok sıkıntı yaşadığını söyleyen Arpacık, "Diğer anneler de aynı sıkıntıları yaşıyor. Onların görüşleri doğrultusunda ürünümüzü sürekli geliştiriyoruz. Ürünü kullanan anneler yaşadıkları sıkıntılardan kurtuldular" diye konuştu.

3 Mayıs 2008 Cumartesi

Kırmızı ışıkta durmama tarih oluyor



’Sanal Kırmızı Işık’ sistemi sayesinde sürücüler yeni trafik ışıklarını görmezden gelemeyecek. Yani bir başka değişle trafik canavarı artık kırmızıda geçemeyecek.

Trafik ışıklarının özellikle büyükşehirlerde trafik akışını düzenlemedeki rolü büyük. Fakat zaman zaman bu ışıkların sürücüler tarafından algılanması zor olabiliyor, veya, trafik ışıklarını kimi sürücüler bir yere yetişme telaşıyla görmezden gelebiliyor. Beklemeye tahamülü olmayan sürücüler bazen de yayaların hayatını tehlikeye atabiliyor.

Sanal duvar

Koreli Hanyoung Lee tarafından tasarlanan ’Sanal Kırmızı Işık’ (virtual wall) sistemi sayesinde sürücüler gelecekte artık yeni trafik ışıklarını görmezden gelemeyecek. Yani bir başka değişle trafik canavarı artık kırmızıda geçemeyecek. Çünkü yolun tamamını kaplayan bu yeni trafik işaretini görmemek mümkün değil. Peki geleceğin trafik ışıkları hakkında ipucu veren sistem nasıl çalışıyor:

Yolu kaplıyor

"Araçlar için kırmızı ışık yanacağı anda ’Lazer Plazma Işınlar’ araç yolunun tamamını kaplıyor. Böylelikle çok etkili bir uyarı ile sürücünün durması gerektiği anlaşılıyor. Yayalar oldukça rahat bir şekilde yolun karşısına geçebiliyor. Bu çarpacakmış görünümünü veren ışınlar süre sonunda ortadan kayboluyor."

Teorik olarak dünya çapında beğenilen bir fikir olan ’Sanal Kırmızı Işık’ın ne zaman hayata geçeceği ise henüz belli değil.

Otomotiv teknolojisi konusunda üzerinde çalışılan bir diğer şey ise, gelecekte otomobillerin, sinyalizasyon ışıklarına göre otomatik hareket etmesini sağlamayı amaçlıyor. Bu teknoloji hayata geçtiği takdirde, kullandığınız araç, kırmızı ışıkta önce sizi uyaracak eğer durmazsanız kendiliğinden duracak.

1 Mayıs 2008 Perşembe

300 YTL'ye cep bilgisayarı



Teknolojinin hızlı gelişimi sonucu, birkaç yıl öncesine kadar lüks olarak görülen cep bilgisayarlarının (PDA) fiyatları, 300 YTL seviyesine kadar indi.

İlk modelleri 1993 yılında çıkan, buna karşın sadece telefon rehberi ve kısa notları saklamaya elverişli olan PDA'lar, günümüzde gelişen teknoloji sayesinde, cep telefonu olarak kullanılır ve masaüstü bilgisayarların yapabildiği işlemleri yapar hale geldi.

Genellikle masaüstü bilgisayarlarda kullanılan işletim sistemlerinin mobil sürümlerini kullanan ve dokunmatik ekrana sahip PDA'lar, cep telefonlarının tüm özelliklerinin yanı sıra, internet sitelerinde dolaşma ve e-postaların kontrolü, yazı, hesap tablosu ve sunum dosyalarını gösterme ve basit düzeyde düzenleme, navigasyon, müzik dinleme ve video izleme gibi işlemleri yapabilirken, bu cihazlar için üretilen binlerce değişik yazılım da yüklenebiliyor.

Birkaç yıl öncesine kadar birkaç bin dolar seviyesindeki fiyatlara alınabilen PDA'ların fiyatları ise başlıca rakipleri olan cep telefonlarının özelliklerinin kendilerine yetişmesi ve fiyatlarının da düşmesi sonucu, son yıllarda cep telefonlarının seviyesine kadar indi.

FİYATLAR

PDA'larla özdeşleşen PALM firmasının en alt modeli olan ZIRE31 327 YTL fiyatla satılırken, popüler modellerinden TREO 600 modelinin fiyatı ise 423 YTL'ye kadar indi. Bunun yayında, HP firmasının cep telefonu görünümlü IPAQ 514 modeli ise 417 YTL'ye kadar düşen fiyatla satılıyor.

Bunun yanında, bir dizüstü bilgisayarın işlem gücüne yaklaşan özelliklere sahip üst modellerin fiyatları ise 1,200 YTL'ye kadar çıkıyor. FUJITSU'nun POCKET LOOX T830 modeli bin 258 YTL'den satılırken, BENQ-SIEMENS'in P51 modeli bin 149 YTL'ye, PALM'in TREO680 modeli ise bin 69 YTL'ye satılıyor.