24 Nisan 2008 Perşembe

Rüzgârı klonlayan Türk mucit



1989’da icat ettiği rüzgâr türbini paneli, normalin iki katı enerji üretiyor. Türkiye’de 20 sene kimse ona sahip çıkmadı. Patenti bile Avusturya kanalıyla aldı. Yeni kanunla yerli ve yabancı firmalar ortaklık için sıraya girdi.

Beyin göçü, Türkiye’nin kanayan en büyük yaralarından. İstediği çalışma ortamını bulamayan bilim adamları, daha iyi imkân sunan ülkeleri tercih ediyor. Makine Mühendisi Yücel Hökelek de elektrik üretmek için icat ettiği yeni tür rüzgâr türbinini Türkiye’de hayata geçirmek istedi. Ancak 20 yıllık mücadelesine yerli firmalar değil yabancılar sahip çıktı. Yurtdışından gelen teklifleri ise “Ülke lafla değil icraatla sevilir” diyerek kabul etmedi.

Türk mucidin ümidi tükenmişti ki ülkenin enerji sıkıntısı iyiden iyiye kendini hissettirmeye başladı. Yıllarca göz ardı edilen enerji sektörü açık veriyordu. AK Parti hükümeti hem elektrik ihtiyacını karşılamak hem de dışa bağımlılığı azaltmak için enerjiyi beş sütun üzerine dengeli biçimde yayma kararı aldı. Hidroelektrik, kömür, doğalgaz ve nükleerin yanı sıra yenilenebilir enerjiye de 2005’te çıkan kanunla destek verildi. Rüzgâr, su, güneş gibi sürekliliği olan enerji kaynaklarından elektrik üretenlere devlet alım garantisi verdi. Ancak birim fiyatını beğenmeyen firmaların bir kısmı yatırım için bu rakamların yukarı çekilmesini talep ediyor.

Buna rağmen, yenilenebilir kaynaklar arasında yer alan rüzgârdan elektrik üretilmesinin önümüzdeki yıllarda yaygınlaşması bekleniyor. Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’na (EPDK) rüzgâr enerjisine dayalı elektrik üretmek için yüzlerce başvuru geldi. Eski EPDK Başkanı Yusuf Günay da “Artık bu rüzgârın önünde kimse duramaz. Beklediğimizin çok üzerinde bir başvuru ile karşılaştık.” diyordu.

Bu başvuruları yapanlardan birçoğu 43 yaşındaki Yücel Hökelek’in de kapısını çaldı. Türk mucidin icadına devletin aksine özel sektör büyük alaka duyuyor. Yerli yatırımcıların yanı sıra yurtdışından da yatırım ve ortaklık talepleri geliyor.

Hökelek, 1980’lerin ortasında Kayseri Erciyes Üniversitesi Makine Mühendisliği bölümüne kaydolmasıyla, dünyada ilk olan bu türbinleri üretmek için de adım atmış olduğunu yıllar sonra öğrenecekti. Babasının isteğiyle Ankara’da tam otomatik tavuk yemleme makinesi yaptı. Babasının isteği bitmemişti. “Kendi elektriğimizi kendimiz üretelim.” demesiyle mühendislik öğrencisi oğlu, rüzgâr enerjisini araştırmaya başladı. Ne var ki Türkiye’de yapılan araştırmalar çok sınırlıydı. Sadece TÜBİTAK’ta iki sayfalık bir çeviri bulabilmişti. Yurtdışından bu konuyla ilgili dokümanlar eline ulaştığında çalışmalarına daha da hız verdi. Üniversiteden hocası Prof. Tahir Yavuz’a “Evime rüzgâr türbini kuracağım” deyip konuyu açınca hiç kullanılmayan laboratuarın kapıları da açıldı. Önce dünyadaki mevcut sistemleri öğrendi, ardından yapacağı türbinlerin dünyadakilerden farklı olması hayalinin peşine takıldı:

“Rüzgâr, hızının küpüyle doğru orantılı bir güç üretiyor. Rüzgârın hızı 2 iken 2 kilovat enerji alıyorsunuz. 4’e çıktığında 8 kilovat enerji alıyorsunuz. Ben de şunu öğrendim. Rüzgârın hızını artırırsan, artırdığın oran kadar küp artışın olacak. Bunun üzerine rüzgârın önüne huni yapmayı düşündüm.” Huninin kanatlara taşınmasıyla “babasının fikrinin” gerçekleşme ihtimali doğdu. Böylece kanatlarda dünyadaki tekli profilin aksine ikili bir profil ortaya çıktı. Bu profilin ağaçtan maketini yapan Yücel Bey, 1989 yılında başarılı oldu.

Dünyada kullanılan NACA (Amerikan) ve GOTİNGEN (Alman) kanat profillerine alternatif olarak geliştirdiği “Yücel Profili” kanatlarda verimliliği iki katına çıkarıyor, maliyeti ise yarıya indiriyordu. Aynı boyutlardaki rüzgâr türbinleriyle kıyaslandığında standart kanatlardan yaklaşık 2 kat fazla güç üreten bu icadı gören Prof. Tahir Yavuz, öğrencisinin sırtını sıvazlayıp “Oğlum sen yanlış memlekette doğmuşsun.” diyecekti.

Yücel Hökelek, bu icadıyla ilgili 1990’da Patent Enstitüsü’ne başvurusundan olumlu cevap alamadı. Üretimi ikiye katlayan bu yeni kanat profili için çalınan kapılardan bir diğeri de TÜBİTAK’tı. Ancak oradan gelen “hayal ürünü” şeklindeki cevap da hayal kırıklığına yol açtı. Enerji Bakanlığı’na o yıllarda defalarca başvurulmasına rağmen hiç destek gelmedi. “Bunlarla uğraşırken anamızdan emdiğimiz süt burnumuzdan geldi.” diyen Hökelek, bakanlık kapısından polis zoruyla atıldığını anlatıyor. Enerji Bakanlığı hakkında suç duyurusunda bulunduğu dilekçe de savcı tarafından kabul görmez. Hökelek’in bu çabalarının altında projesinin hiç bedelsiz Türkiye’de hayata geçirilmesi yatmaktadır. Ancak rüzgâra hiç önem verilmediği için Türk mucidin çalışmalarına “uçuk” diye bakılır. Yücel Hökelek, icadı için patenti Avusturya Patent Ofisi’nden almayı başarır. 1995 yılına gelindiğinde Avusturya’nın bu yetkili kurumu; ABD, İngiltere, Fransa, Rusya, Japonya gibi ülkelere böyle bir profil olup olmadığını sorar. Hepsinden olumlu raporlar gelmesi üzerine Avusturya’nın, Türkiye’ye “dünyada benzeri yok” raporu göndermesiyle Türk Patent Enstitüsü’nün ‘Yücel Profili’ne patent vermesinin yolu açılır.

Bu icat daha sonra İTÜ Uçak ve Uzay Bilimleri Fakültesi’nin ‘kanat profili’ testinden başarıyla çıktı. Ortadoğu Teknik Üniversitesi’nden (ODTÜ) ise ‘kanat karakteristiği’ testinden geçmeyi başardı. “İTÜ’deki test çok önemliydi. CL kaldırma katsayısı, kanatlarla ilgilidir. Uçak kanadı dâhil, en mükemmel kanadın CL kaldırma katsayısı 1,6’dır. Bizimki ise 3,2’dir. Bu kanatlar uçaklarda da kullanılabilir. Türkiye uçak geliştirmek isterse bu kanatları yeni modelde kullanabilir. Ama bizde yabancı hayranlığı var.” diyor Hökelek.

Birçok ülkenin patentini satın almak için talip çıktığını anlatıyor Türk mucit. Patentini önce Almanlara satar, Ama, “Memleketimiz güzel, Türkiye’yi seviyorum demekle sevilmez. Türkiye böyle sevilir. Bu rüzgâr kanatları Türkiye’de üretilmeli.” diyerek bundan vazgeçer. NASA’dan bir profesörün de kendisiyle temasa geçtiğini dile getiriyor.

Türkiye’de küçük ölçekte kullanılan bu profillere yenilenebilir enerji hakkındaki kanunun yasalaşmasından ve firmaların lisans almasının ardından talepler yoğunlaştı. Ortaklık kurmak isteyenlerin de olduğunu söyleyen Yücel Bey, bu ay içinde Bulgar hükümetine elektrik satacak bir firmanın talebi üzerine bu ülkeye kendi icat ettiği kanatları inşa edecek. Suriye’den bir firma ile de anlaşan Türk mucit, Ortadoğu’daki çeşitli ülkelere bu rüzgâr panellerini yapacak. Ankara OSTİM’deki SAYT (Sultan-Alev-Yücel-Tanya/eşi, çocukları ve kendi isminin kısaltması) firmasına Afganistan ve Azerbaycan’dan da talepler geldiğini ekliyor.

Yücel Hökelek’in geliştirdiği kanatların yatırım maliyetleri kilovatsaat başına bin Avro. Yücel Bey 2-3 megavatlık yatırımla bunun iki katı elektrik üretilebileceğini söylüyor. Yani 2 milyon Avro’luk bir yatırımla 4-6 megavat elektrik üretilebilir. Maddi olarak kendisinin tek başına yatırım yapmasının zor olduğunu anlatıyor. Yenilenebilir enerjiyle ilgili kanunun geçmesinin ardından rüzgâr üretmek için 78 bin megavatlık başvuruların yüzde 10’unun üretime geçmesinin bile başarı olacağını anlatıyor. Altyapı yetersizliğinden dolayı yatırımların düşük kalabileceği uyarısında bulunuyor.

Bir evin ortalama aylık elektrik ihtiyacı 300-350 kilovat, saatte ise 500 vat. Yani 9 bin YTL’ye mal olan 1 kilovat kurulu güce sahip bir rüzgâr paneli, bir evin elektrik ihtiyacını karşılıyor. Üretilen elektrik miktarı arttıkça fiyatlar geometrik olarak düştüğünden, 40 evin ihtiyacını karşılayan 50 kilovat kurulu güç, 90 bin YTL’ye mal oluyor. Birim maliyet, bu şekilde geometrik olarak azaldıkça azalıyor.

1 yorum:

Nezarettin dedi ki...

Helal olsun meslekdaşıma!